Eylül 2025: Yıldönümü

Bu ay Madrid’de bir senem doldu. Tuğba'm geçen sene beni getirdiği gibi bu sene de sene-i devriyesinde buradaydı. Dışı tatlı, içi zehir zembelek bir pasta yapıp 15’inde kestik. Huysuz bi kadın olduğu için o yemedi, bütün pastayı ben yedim.

İki büyük, bir küçük bavul; bir sırt çantası ile geldiğim bu şehir en başta sadece bir şehirdi. Olumlu ya da olumsuz hisler beslemedim. Zaten taşındığımı da anlamadım. Madrid aşıklarına da anlam veremedim. Dümdüz bir şehirdi benim için. Hatta İstanbul’dan geldiğim için küçük bir şehirdi. Pek tarihi ya da doğal alanı yok. Güzel sokakları var ama bu sokakları Avrupa’nın herhangi bir yerinde bulabilirsiniz. Uçak biletleri deseniz pahalı. 

Aşıklarına nesi özel buranın diye sorduğumda cevap alamıyordum. Kendim bulmaya çalıştığımda da bulamıyordum. Sonra bir baktım şehir içime sinmiş. Bu şehir her şeyden önce bir hismiş. İnsanları, sokakları; hatta yazın cehennem, kışın göz kapaklarını kurutan havası bile kendini sevdirmiş. Ev olmuş, huzur vermiş.

Allah’ın nasip ettiği kadar kalırım, sonrası Allah kerim.


Bu ay iki sevdiğim insan buradaydı. Hayat kalitem 65% arttı. Beraber flamenko gösterisine gittik. Her zamanki gibi izlerken Trakyalı kanım fokurdadı.


Geçen ay Ucuz Romancılar’la geri döndüğüm kitap okuma evrenine Ben Ok’im Sen Ok’sin ile devam ettim. Retiro’da çizim yaptım. Ukulelemi geliştirdim. Orada burada İspanyolca çalıştım.


Önümüzdeki ay görüşürüz.


Yorumlar