Mayıs 2021: Mecburiyet

Bu ay gözümüzü yine karantinalara açtık. Bayram geçirdik, anlamadık. Yine de bir lütuf olan rutin hayatımıza şükrettik. Rutin hayatların nasıl tepe takla olabildiğini de gördük: Kendi evinden çekip alınan Filistinlileri.

Allah Dünya'yı nasılsa imtihan yeri deyip süslemeseydi; içine bulutlar, kuş sesleri ve akşam kokusu koymasaydı ne yapardık; bilmiyorum.

İki sene önce pazara gitmiş, sıcaktan ve insandan bunalınca adımlarımı hızlandırmıştım. Çıkışı görünce birden bir aydınlanma yaşayıp nasıl da şanslıyız demiştim. Üstümüzden -Allah korusun- savaş uçağı geçmiyor. Kendi küçük hayatlarımızın küçük dertlerine odaklanabilecek kadar ayrıcalıklıyız. Bu ay yine pazara gittim. Kalabalıklar içinde rahatça gezebildiğimiz zamanlar ne büyük nimetmiş, tekrar anladım.

Bu ay bir video yayınladım. Sanatla meşgul olduğumda başka hiçbir şey yapamam gibi geliyor. Başka işe başlayınca da sonsuza kadar çalışacakmışım gibi.

Bu ay iş hayatımda da bir değişiklik oldu. İleride bakıp o zaman bu zamanmış demek için kendine not düşüyorum buraya.

Ayın sonuna doğru bir gün izin alıp turladım. Canım Balat'ta yürümek istiyordu ama tek başıma gitmek istemedim. Ben de yanlışlıkla Ümraniye'ye geçtikten sonra Üsküdar'a; oradan vapurla Eminönü'ye geçip dolandım, yemek yedim, kendime çay ısmarladım, film yıkattım (bu sayfadaki kumlu fotoğrafların hepsi filmli makinayla çekildi.) İnsanın bir gününü kendine ayırması, canının istediği gibi hareket etmesi ne güzelmiş. 13 km yürümüşüm.

İstanbul'u seviyorum. Kalabalığına, gürültüsüne ve kirine rağmen. İstanbul'a sövenler az öteye taşınsa herkes mutlu olacak.

Bu ay kitap bitiremedim. Kötü bir kitaba başlamıştım, yarısında bıraktım. Yeni kitaplar aldım. Haziran'da bir aksilik çıkmazsa güzelce okurum.

Haziran ayı bitince görüşürüz.



Yorumlar