Temmuz 2021: İstanbul

Filmlerimi yıkatayım da paylaşacak güzel fotoğraflarım olsun diye bu ayın yazısını beklettim ama filmi bitirip yıkamaya gönderemedim. Nasipse bir sonraki aya paylaşırım.

Ben hiç dolaptan soğuk su çıkarıp direkt içmedim, hep ılıştırdım. Ta ki bu yaza kadar. Hiç bu kadar sıcak hissettiğimi hatırlamıyorum. Herkes tüketimini sınırlamazsa -influencerlar, bilhassa sizler- birkaç yıla belamız verilir.

Bayram haftası rüzgar gibi geçti. Tatilden önce kafamda plan kurdum; gezeyim, denize falan gideyim dedim ama bu sıcakta onları bile yapası gelmiyor insanın. Sadece bir gün dışarı çıktım. Onda da İstanbul'un insan seli biraz boğdu. Hafif tatsız eve döndüm.

Avokadom öldü:( Yıllardır zor büyüyen bitkim saksısı değişince soldu. Bu bile alıngan, insanlar ne yapsın...

Ben cafe sevmiyorum sanırım. Ya da seveceğim gibi bir cafe bulamadım. Gerçekten her cafede aynı yiyecekleri görmekten, yemek olarak etsiz seçeneklerde sadece makarna ve pizza bulmaktan, tatlıların tadının her yerde aynı olmasından, açık alanda oturamamaktan; oturursam sigara dumanına boğulmaktan sıkıldım. İnsanların orası şöyle güzel, böyle bilmem ne diye anlattığı yerler bana artık yalan gibi gelmeye başladı. Para verince kendimizi güzel diye ikna mı ediyoruz, anlamadım.

Eskiden ressamların resimle ilgili/resmin kendilerine ifade ettiği şeylerle ilgili betimlemeleri abartılı bulurdum. Şimdi kendi başımı okşamak istediğim zamanlar resim yapmak istiyorum. Dünyayla arama bir sınır koymak ve kendi kendime, sadece resmimle kalmak istiyorum. Resim sorunlara derman olmasa bile bünyeye vitamin oluyor.

Bayram'da Nadja Leutloff'ın resim derslerinden birini takip ettim.

Bu ay bir kitap bitirdim: Bir Kuzey Macerası, iki kitap yarım bıraktım: 1984 ve Ben Kirke. Önceden kitap sıksa dahi sonunu getirirdim. Artık her şeyin fırsat maliyetini düşünür oldum.

Ağustos bitince görüşürüz. 



Yorumlar

Yorum Gönder